İŞ HUKUKUNDA İBRANAME

12/2/20246 min read

İş hukuku açısından ibraname; işçinin işten ayrılırken başta kıdem tazminatı olmak üzere ihbar, genel tatil ve yıllık izin alacağı gibi tüm işçilik alacaklarını işverenden aldığını, işverenden herhangi bir alacağı kalmadığını yani işverenin ibra edildiğini gösteren ve işçi tarafından imzalanan belgedir.

İşverenin bu belgeyi almaktaki amacı; işçinin gelecekte alacaklarını dava etmesi ihtimalinde, ibranamenin mahkemeye alacakların mevcut olmadığına dair sunabileceği ispatlayıcı bir belge olmasıdır.

Yargıtay kararlarında çokça tartışılmasına ve Yargıtay tarafından geçerlilik unsurlarının birçok kararda belirtilmesine karşın 1 Temmuz 2012 tarihine kadar Borçlar Kanunu, İş kanunu veya başka herhangi bir mevzuatta düzenlenmemişti. Yargıtay içtihatları ile giderilen yasa boşluğunun büyük bir kısmını 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 420 ile açıklığa kavuşmuştur.

Maddenin 2. fıkrasında ibra sözleşmelerinin geçerlilik koşulları sıralanmıştır. Maddenin devamında, ibranamenin geçerli sayılabilmesi için belirtilen unsurların herhangi birinin eksikliği halinde ibra sözleşmesinin kesin olarak hükümsüz olacağı açıkça belirtilmiştir.

Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus; TBK madde 420'de sıralanan geçerlilik koşulları kanunun yürürlük tarihinden sonra yani 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibranameler için geçerlidir. Yargıtay bu konuya ilişkin kararlarında, "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz." demiştir.

Hükmün devamında ibranamenin gerçekte hak kazanılan tutarın altında olduğu durumlarda, ibranamenin makbuz niteliği taşıyacağı ve işçinin hak kazanılan gerçek tutarı talep edebileceği belirtilmektedir. Banka dışı yollarla ödenmesi halinde ise düzenlenen belgeye makbuz değeri tanınmamıştır.

Bu hususta bakınız: Yargıtay 9. H.D. 13.01.2014, E. 2011/51524, K. 2014/50; Yargıtay 9. H.D. 15.05.2013, E. 2011/11945, K. 2013/14577; Yargıtay 9. H.D. 03.06.2013, E. 2011/16836, K. 2013/16894

İbranamenin Geçerlilik Şartları

1-) Yazılılık:

İş hukukundaki ibranamelere ilişkin özel olarak düzenlenen 420. maddede ibra sözleşmesi yazılı şekil şartına bağlanmıştır. Bu hükümde ibranamenin yazılı olma şekil şartı ile anlaşılması gereken basit biçimde yazılmasının yeterli olmasıdır. Yazılı şekil kural olarak kabul edildiği için Kanunun 14. maddesi gereği bunun bir uzantısı olarak imzanın gerekliliği de kabul edilmelidir. İşçinin imzasını taşıyan ve işvereni borçtan kurtarmaya yönelen herhangi bir belge, ibraname olarak kabul edilebilir. Bilgisayarda, elle ya da noter huzurunda yapılması konusunda bir ayrım yoktur. Ancak noterde düzenlenmesi, ibranamenin düzenleme zamanına ilişkin olarak çıkabilecek uyuşmazlıklarda ispat etme yönünden daha avantajlıdır.

Hüküm gereğince: ‘’işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması’’ gerekmektedir. Dolayısıyla işçinin işverenden alacağını ibra etmesine ilişkin sözleşmenin yazılı yapılması bir geçerlilik koşulu olmasına karşın işverenin işçiden alacağına yönelik ibranamede yazılı şekil zorunlu değildir.

2-) Bir Aylık Süre:

İş sözleşmesi devam ederken ya da sözleşmenin sona ermesinden sonra, ancak bir aylık süre geçmeden alınan ibranameler geçersiz sayılır.

İş Kanunu madde 20'de feshe itiraz için 1 aylık hak düşürücü süre düzenlenmiştir. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, arabulucuya başvurmak zorundadır. Kanun koyucu da ibraname düzenleme tarihini bu düzenlemeye uygun olarak getirmiştir. İşçinin işe dönmemesi halinde ibranamede yer alacak olan tüm alacakları hesaplanacaktır.

Yargıtay, ibranamenin düzenlenme zamanı ile ilgili kararlarında: "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 19. maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanıyla ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesihle muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir." demiştir.

Bu hususta bakınız: Yargıtay 9. H.D. 15.05.2013, E. 2011/11945, K. 2013/14577; Yargıtay 9. H.D. 03.06.2013, E. 2011/16836, K. 2013/16894

3-) Alacak Türlerinin ve Miktarlarının Yazılması:

TBK madde 420' de ibranın geçerliliği için aranan bir diğer şart ise ibraya konu tazminat ya da alacağın kuşkuya yer vermeyecek şekilde, ayrı ayrı metin içinde (maaş, fazla mesai, yıllık ücretli izin alacağı, kıdem ve ihbar tazminatı alacağı vb.) rakam ve yazıyla yazılmış olması gerekir. Ayrıca, ibraname içeriğinde çalışma süreleri belirtilmeli ve işçiye verilen para ile ölçülebilir sosyal haklar da düzenlenmelidir. Burada açıkça belirtilmesi gereken husus; hak kazanılan işçilik alacağı tutarı değil, yapılan ödeme miktarıdır. Yalnızca alacak türünün ya da ödenen miktarın yazılı olduğu ibra sözleşmeleri geçersiz sayılmalıdır.

4-) Eksiksiz ve Banka Aracılığı ile Ödeme Yapılması:

Ödemenin yapılmış olması halinde ise borç ifa ile sona ermiş olur ve ibra kurumunun kullanılması olanaksız hale gelir. Öğretide de yasa koyucunun bu şartı getirirken ibra ve ifa kurumlarını karıştırdığı ileri sürülmektedir. İşçilik alacaklarının tam olarak ödenmesi halinde borç ibraname ile değil, yapılan ödeme ile yani ifa ile sona erer. Dolayısıyla işçinin işverenden alacağının banka aracılığıyla tam olarak ödenmesi halinde, ibraname yalnızca borcun kalmadığını gösteren bir belge hükmünde olur. Bu durumda da ibradan bahsetmeye imkân yoktur. Bu açıdan öğretide bu hüküm haklı olarak eleştirilerek, "işçilik alacaklarından ibranın mümkün olmadığı görülmektedir" denilmektedir.

Bu hususta bakınız: Doç. Dr. Mustafa AKSU, TÜRK BORÇLAR KANUNUNUN GETİRDİĞİ YENİLİKLERDEN İBRA

Öte yandan ödemenin tamamının yapılmış olduğu banka aracılığıyla ödeme yapılması ile değil de başkaca yazılı delillerle kanıtlanırsa ibranın geçersiz olması da değersizdir. Çünkü borç zaten ifa yoluyla sona ermiş olacaktır. Düzenlemeye göre, bankaya ödeme yapılmamışsa ibraname geçersizdir. Kısmi ödeme yapılmışsa makbuz değerindedir. Dolayısıyla ibra değeri bulunmamaktadır. İbra ile ifa bu şekilde yine karıştırılmış olmaktadır.

Bu hususta bakınız: Arş. Gör. Ayça İZMİRLİOĞLU, 6098 SAYILI KANUNA GÖRE İBRANAME

Bütün şartlar sağlandığı taktirde, ibra sözleşmesinde aksine bir hüküm de yoksa, asıl alacak ile faiz, rehin, ceza koşulu gibi fer'i haklar da sona erer. Ancak, alacaklı, işlemiş faiz veya gerçekleşmiş cezai şart alacağını saklı tutmuşsa, ibraya rağmen bunlar varlıklarını sürdürür.

Ayrıca, Yargıtay'a göre zarar miktarı ve işçinin kusuru, varsa kusuruna isabet eden zarar miktarı belirlenmeden işçinin işverenden olan bazı alacaklarından işverene verdiği zarar tutarında kesinti yapılmasına muvafakat etmesi ve buna dayalı olarak verdiği ibraname geçerli kabul edilemez.

Bu hususta bakınız: Prof. Dr. Nuri ÇELİK, Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU, Prof. Dr. Talat CANBOLAT, İŞ HUKUKU DERSLERİ